Gazete Haberleri, Köşe Yazıları, Asil Yalanlar ve Dünya Hayatının Gerçeği


Her gün düzenli bir şekilde okuduğum gazete haberleri zamanın ruhunu yansıtıyordu aslında. Zamanın ruhu da dünyanın ruhunu. Nasıl bir dünyada yaşadığımızı, dünya denilen yerin gerçekten nasıl bir yer olduğunu büyük bir merakla anlamaya çalışıyordum gazeteleri okuyarak. Sadece kendi ülkemin gazetelerini değil dünyanın diğer gazetelerini de takip ediyordum. En adi haberlerden (cinayet, trafik kazası, meşhur birinin ölümü vb.) siyasi haberlere, ekonomiden güncel olaylara her şeyi takip etmeye hepsine bir anlam vermeye çalışıyordum. Olaylar arasında bağ kurmaya çalışıyor, hükümetin herhangi bir konudaki mevcut politikalarının sonuçlarını kestirmeye çalışırken bir yandan da bir intiharın gerçek sebebini satırlar arasından çözmeye çalışıyordum. Olaylara anlam vermek önemliydi, yoksa tüm bu olaylar selini yorumlayamazsam, büyük bir hikâyenin parçaları gibi düşünemezsem canım sıkılmaya başlıyor, kendimi bir labirent içinde kaybolmuş hissediyordum.
Takip ettiğim köşe yazarlarının ertesi gün herhangi bir konudaki görüşünü daha yazının ilk cümlesinden çıkarıyordum. Uzun bir süre okuduktan sonra, aslında samimiyetle yazı yazan neredeyse hiçbir yazarın olmadığını düşünmeye başladım. Hepsinin aklında birtakım güç ilişkileri vardı ve yazdıklarını bu güç ilişkilerinin içinde bir yerlere konumlandırmaya çalışıyorlardı. Samimi ve sahici olanla olmayan arasındaki ayrımı iyi yakalayabilen sezgilerim sayesinde bir süre sonra gerçek iyiliğin, gerçek güzelliğin ve gerçek doğrunun sözcüsü olan, bağımsız düşünebilen, fincancı katırlarını ürkütmekten zülfüyâre dokunmaktan korkmayan, belirli bir ideolojinin sözcülüğünü yapmayan, kendi adına düşünebilme cesaretini gösterebilecek yazarların neredeyse (hiç yok diyemeyeceğim) olmadığını gördüm. Dünyada büyük güçler (kişiler, kurumlar, ideolojiler, yapılar vb.) vardı ve bu güçler ağının içerisinde kendi sahici sesini keşfeden ve kendi sesini duyurabilen pek kimse yoktu. İnsanın kendisi olması zordu. Kendisi olabilmesi için kendisini keşfetmesi gerekiyordu. Kendisini keşfetmesi için de hikayesini en baştan gözden geçirmesi, her şeye yeniden başlaması gerekiyordu. Öğretilegelmiş, kalıplaşmış, herkesin benimsediği için pek de sorgulanmadan kabul edilegelmiş sayısız zihinsel tortu vardı. Bütün bu tortuları temizleyecek, her şeyi tüm berraklığıyla ve olanca saflığıyla görebilecek bir iç görü geliştirmek ve kendi öz sesini bulmak çok ama çok zor bir girişimdi çoğu insan için. Bu yüzden alışılagelmiş düşünceleri, sloganları, sorgulanmadan benimsenmiş fikirleri veya ideolojileri dayanak noktası olarak alıp, bunlar üzerinden düşünmek kolay geliyordu. En çok da köşe yazarları için bu geçerliydi. Aslında kendi sesi olan yazar yoktu, sadece taraftarlar vardı. Bir sonraki yazıda neyi nasıl söyleyeceğini artık okumadan kestirebildiğimiz taraftarlar.
Diğer yandan gazete haberlerinin biçimsiz çoğulluğu, dünya denilen yerin ne kadar bozuk düzen ne kadar kararsız ve istikrarsız bir yer olduğunu her sayfada her haberde yeniden ispatlıyordu. Evet bu olaylar oluyordu. Gerçekti bunlar. Bu şehit haberi gerçekti, cinnet getiren adamın eşini ve çocuklarını öldürmesi gerçekti, düşen uçak haberi gerçekti, bir adamın kendi paçasını kurtarmak için bütün bir ülkeyi tehlikeye attığı, savaşlara soktuğu haberi gerçekti, evsiz ve perişan mülteciler hem de milyonlarcası, gerçekti, ittifaklar, düşmanlıklar, çatışmalar gerçekti, bir çıkıp bir düşen dolar kuru haberleri bu dünyanın gerçeğiydi. Dünün zenginleri bugünün iflas etmişleri olabiliyordu. Dünün ezilenleri bugünün sahipleri ve güçlüleri olabiliyordu. Sonra bunlar tekrar el değiştiriyordu. Asil yalanlar milyonlarca kişi tarafından coşkuyla alkışlanabiliyordu. Sinemaya gidip film izlemeye gerek yoktu, olan olaylar başlı başına bir macera ve aksiyon filmini aratmıyordu zaten.
Olaylar, haberler, yazılar hadi beni yorumla, benden bir anlam çıkar, okuyup geçme beni, üzerimde düşün, sonra bir daha düşün, çok iyi düşün, düşünmekten korkma diye yalvarıyordu adeta. Dünyada olduğunu anlaman için, burasının Orası olmadığını anlaman için daha kaç gazete haberi okuyacaksın diyorlardı adeta. Tüm haberler tek bir büyük haberi söylemek için yazılmıştı sanki: “Burası Orası değil. O Bahçeden uzaktasın. Bazen soğuk bazen sıcak, bazen aydınlık bazen karanlık, savaşın ve barışın içiçe geçtiği, sevincin ve kederin elele tutuştuğu, iyinin ve kötünün kolkola gezdiği acayip bir bölgedesin. Bir süre daha kontrollü bir kaos yaşayacaksın. Kemerlerini sıkı bağla. Kork ve titre, inan ve güven!”.
Sonrasında tekrar akşam haberlerini gözden geçirmek için internet sitelerinde dolaşmaya başlıyorum. 

Biz gökleri ve yeri, bu ikisi arasında var olan şeyleri amaçsız, anlamsız bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.”
*     *    *

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anadolulu Ressamlar ve Çinli Ressamlar

Başlangıçta...

Doğum ve Dünya