Hepimiz Seni Arıyoruz


Hepimiz seni arıyoruz. Dünyaya gelir gelmez attığımız çığlıklarda, hüngür hüngür ağlarken seni aradık. Dünyanın karanlık labirentlerinde kaybolmuşken bazen umutla bazen umutsuzluk içinde seni aradık. Her şey iyi olsun, her şey güzel olsun dileklerimizin içerisinde aslında aradığımız sendin. Gündüz ortaya çıkıp gece kaybolan, her şeyi sımsıcak aydınlatan güneşte gösterdiğin kendine dair bir işaretti. Bazıları bunu direk seninle bir tuttular, ama olayın derinine inenler gece kaybolan güneşin en fazla bir işaret olabileceğini anlamışlardı. Bahçeli ve huzur içinde yaşanan bir ev hayalinin içinde sen vardın. Sonsuz ve Gerçek Ev’in gerçek ve sonsuz parlaklığıydı aradığımız. Bulutların, nehirlerin ve zamanın akıp gittiği yerde sen vardın. Rutin ve monoton hayatlarımızda standarda bağlamış günler birbirini kovaladığı zaman uzaklara dalıp dalıp seni aradık. Seni aradığımız için maceradan maceraya atıldık. Âşık olup kendimizi hem bulup hem kaybettiğimizde aradığımız aslında sendin. Oynadığımız oyunların sonunda kazanmayı umduğumuz zaferlerde seni aradık. Sevdiğimize sarılırken aradığımız sendin. Senin sonsuz sarılışındı kaybettiğimiz ve sonu gelmez bir arayışla oradan oraya savrulurcasına aradığımız. Masallarda sonsuzluk iksirinin peşinde devlerle çarpışan, o maceradan bu maceraya sürüklenen o kahramanlar seni arıyordu. Sonu gelmez sınavların sonunda mutlu ve huzurlu bir hayatın hayalini kuran o gençler seni arıyordu. Ay, gezegenler, yıldızlar ve güneş (bizim sarışın yıldızımız), döne döne seni arıyordu. Göçmen kuşlar gittiği yerde seni arıyordu. Renkli balonu elinden kayıp göğe doğru süzüle süzüle uçarken arkasından ağlayan o çocuk aslında seni kaybettiği için ağlıyordu. Binbir dert, keder, bilinmezlik, karanlık, korku ve sıkıntıyla boğuşurken seni arıyorduk. İnsanların vefasızlığından, acımasızlığından ve kötülüğünden dem vururken gene aradığımız sendin. Zamanın hızla akıp gitmesinden esefle ve hayretle bahsederken beklediğimiz sendin. Tarihin içinde seni aradık. Savaşta ve barışta seni aradık. Uzak ülkelerin hayalini kurarken hayal ettiğimiz senin Sonsuz Ülke’ndi. Ne olacak bu memleketin hali diye sorarken bile aradığımız sendin. Yorucu ve yoğun geçen bir dönemin sonunda yaz tatilini beklerken sendin beklediğimiz. Sonsuz Tatil Beldesi’nin sonsuzluk zamanıydı aradığımız. Bin bir zorlukla çözmeye çalıştığımız ve yarım yamalak hecelediğimiz Arapça harflerin arasında seni aradık. Eski ve sessiz bir caminin mavi bir ışıkla dolmuş penceresinin yanında eski ve secde edilmekten yıpranmış bir seccadenin üzerinde seni aradık. Heyecanla sonunu beklediğimiz acıklı bir filmin sonunda beklediğimiz ve aradığımız sendin. Hastalıkla boğuştuğumuz karanlık gecenin o hiç gelmeyen sabahında seni bekledik.

Seni aradık. Seni andık. Seni hatırladık. Seni unutmadık. Ne aradığımızı unutsak da aradığımız gerçeğini unutamadık. O Gerçek Sendin. Senin Sonsuz Bakışın ve Sarılışındı aradığımız. Güneşin bir daha hiç batmamak üzere tüm parlaklığıyla doğacağı o Sonsuzluk Günüydü beklediğimiz. Gerçeğin kendisi ve Senin Gerçekliğin. Buydu işte hep aradığımız.

*     *    *

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anadolulu Ressamlar ve Çinli Ressamlar

Başlangıçta...

Doğum ve Dünya